16 Haziran 2016 Perşembe


En Lezzetli Şifa: Bal

Lebinden dillere derman erer kim Asel müminlerin oldu şifası*
(*Dudaklarından gönüllere derman ulaşır, Balın müminlere şifa olması gibi.)
Balın Tarihçesi
Bal, kusursuz görünümü, doğadan gelen eşsiz lezzeti ve besleyici içeriği ile insanlık tarihinde çok önemli bir yere sahiptir.
Cilalı Taş döneminden bu yana bal, insan yaşamının ve ekonominin bir parçasıdır. İspanya Valencia’da bir mağarada bulunan İsa’dan önce 6 bin yılına ait bir duvar resminde, bal yapan arılar ve o balı toplayan tarih-öncesi bir insanın resmedilmiş olması balın tarihinin ne kadar eskilere dayandığının kanıtıdır. Belli ki dönemin insanları, belki de yaşamlarını büyük bir tehlikeye atarak, ağaçlara tırmanıp arı kovanlarındaki balları bir besin olarak kullanmışlardır.
Balın; insanların ilk besin kaynaklarından biri olduğu söylenebilir. Sadece bu kadar uzun süredir kullanılan bir besin olması bile balın ne kadar değerli ve zengin bir doğal ürün olduğunun kanıtıdır. Bozulmayan yapısı nedeniyle çok değerli bir besin olarak yüzyıllar boyu insanlık için fayda kaynağı olan bal farklı dinler tarafından da önemsenmiş ve kutsal kabul edilmiştir.
İslam dininin peygamberi Hz. Muhammed’in balın bin derde deva olduğu ve sofradan bal yemeden kalkılmaması gerektiği ile ilgili hadisleri vardır. Tevrat’ta da balın adı tam 54 kez geçmekte, Kral Süleyman’ın “Bal yiyin, çünkü iyidir” sözü de kutsal kitapta yer almaktadır. İncil’de ise Hz.İsa’nın çarmıha gerilip öldürülmesinin ardından yeniden dirildiğinde,  ona verilen yiyeceklerin arasında bal da olduğu yazar.
Antik Hindistan’da; Bal
Batı kültürlerine en çok etki eden çeşitli dini ve felsefi görüşlerin kaynağı olan Hindu dinlerinde bal kutsal sayılmış ve kutsal kitaplarda ismi zikredilmiştir. Bilinen ilk kutsal kitaplardan biri olan Rig-Veda’daki ilahilerden biri de bal ile ilgilidir:
“Bütün rüzgarlar bal damlatsın. Bütün nehir ve akıntılar balı yeniden yaratsın. Bütün ilaçlarımız bala dönüşsün. Şafak vakti ve gece bal ile dolsun. Karanlığın parçaları bala bulansın. Şifa kaynağımız, şu yukarıdaki gökyüzü, balla dolsun. Ağaçlarımız baldan olsun. Güneş baldan olsun. İneklerimizden bal sağılsın.”
Antik Çin ve Bal
Hindistan gibi diğer bir büyük Uzakdoğu medeniyeti olan Çin’in kültüründe de bal önemli bir yere sahiptir. İsa’dan önce altıncı yüzyılda yazılmış ve Çin teolojisinde önemli yeri olan Shi Jing’in İlahiler Kitabı’nda baldan bahsedilmektedir.
Antik Çin tıbbına göre bal, beş temel elementten biri olan toprağın temel parçalarından biridir ve insan vücudunun karın ve dalak bölgesine etki etmektedir.
Antik Mısır ve Bal
Matematik, tıp, mimari ve astronomi gibi konularda oldukça yüksek bir birikime sahip olan Mısır medeniyetinde de bal önemli bir besindi. Birçok duvar yazısında bal resmedilmişti ve döneme ait çeşitli kalıntılarda bal tarif edilmiş, anlatılmıştı. İsa’dan önce 1550 yılında yazılmış Eber’e ait bir papirüste bal içeren tam 147 adet reçete bulunmaktadır. Diğer medeniyetlerde olduğu gibi Mısır medeniyetinde de bal; tatlandırıcı özelliğinin yanı sıra tıbbi amaçlarla da kullanılmıştır.
Antik Roma ve Bal
Antik Roma döneminde yaşayan birçok yazar balı ve balın nasıl yapıldığını yazdıkları eserlerde anlatmıştı. Bal, Roma ekonomisinin de önemli bir parçasıydı. Öyle ki bal, para değişimlerinde altının yerine geçebiliyordu. Yani bal, altın kadar değerliydi! Epicus isimli bir "Romalı gurme", yarısından çoğu ballı yemek tarifleri içeren bir seri yemek tarifleri kitabı yazmıştı.
Antik Yunan ve Bal
Arı, antik Yunan mitolojisine göre tanrı Artemis’in sembolüydü. Arının Artemis’i sembolize eden çizimi o dönem kullanılan madeni paraların üzerine de basılıyordu. Antik Yunan filozoflarından Aristoteles balın yapısını kitaplarında açıklamıştı. Hipokrat da yazdığı kitapta balın ülseri temizleyeceğini ve yaraların üzerine bal sürülmesinin faydalı olacağını anlatmıştı. Yaşamı boyunca birçok ülkeyi fetheden Büyük İskender ise ölümünden sonra bal ile dolu bir tabutun içinde mumyalanmıştı.
Osmanlı da Bal
Lebinden dillere derman erer kim Asel müminlerin oldu şifası*
Osmanlı toplumsal hayatı ve edebiyatında bal önemli bir yer tutmaktadır. Özellikle Mevlevi kültüründe bal hemen her yerde kullanılmakta; bal hem tek başına, hem tatlandırıcı, hem ilaç hem macun olarak tüketilmektedir. Sünnet olan çocuklar çok ağlarlarsa ağızlarına bir parmak bal sürülerek susturulurlardı. “Ağzına bir parmak bal çalmak” deyimi buradan gelmektedir. Pek çok divan edebiyatı ve halk şairi bal kelimesini kelimeler sofrasında baş köşeye koymuş, atasözlerinde “lezzetli nesne” olarak bala yer vermiştir.
                Osmanlı sarayında bal, önemli bir tüketim malzemesiydi. Hem tek başına, hem bir tatlandırıcı olarak kullanılıyordu. Osmanlı’da şekerin erken dönemden beri kullanılmasına rağmen bal ona karşı yerini korumuştu. Sarayda 15. ve 17. yüzyıllar arasındaki döneme ait kayıtlar çeşitli yıllarda 14 ila 65 ton arasında bal tüketildiğini kanıtlıyor. Fatih Sultan Mehmet döneminde Fatih Külliyesi misafirhanesine gelen misafirlere her saat 150 dirhem bal hediye edilirdi. Tüm bu rakamlar balın; Osmanlı sarayında ve toplum içerisinde hem bir tatlandırıcı olarak helvanın, macunun ve içeceklerin içerisinde hem de sade olarak tüketilen önemli bir besin olduğunu kanıtlıyor.
(*Dudaklarından gönüllere derman ulaşır, Balın müminlere şifa olması gibi.)
Bal ve Sağlığımız
Tıbbın babası sayılan Hipokrat'tan bugüne bal, besleyici olduğu kadar sağlığımıza faydalı birçok mineralleri içermesi nedeniyle doğanın bize bağışladığı değerli gıdalar arasında ilk sırada yer alıyor. Magnezyum, potasyum, kalsiyum, demir gibi minerallerin yanı sıra balın türüne göre içerdiği çeşitli yararlı bileşenlerle insan bedeninin sadık dostudur. Bal sağlıklı ve kaliteli bir yaşamın güvencesi sayılan gözde mucizevi gıdalar arasındadır.
Sağlıklı ve Zinde
Bal, özellikle uyku veya sportif faaliyet anında vücudun şeker metabolizmasını en iyi şekilde düzenleme becerisiyle öne çıkıyor. ABD, Sacramento’da düzenlenen İnsan Sağlığı ve Bal Uluslararası Sempozyumu’na bir dizi araştırma raporu sunan tıp uzmanları, balın kan basıncı üzerindeki olumlu etkilerine değinen bulgulara dikkat çektiler.
Strese son: Yaşam kaliteni arttır
Gün boyunca mutlu ve stresten uzak olabilmek için belli besin değerlerini almak durumundayız. Balın içerdiği besin değerleri tam da bu ihtiyaçlarımız için!
Yüksek enerji. Daha yüksek!
                Daha iyi beslenmemize yardımcı olan bal, daima enerjimizi yüksek tutar ve bu da gün boyunca karşılaşacağımız fiziki ve psikolojik sorunlarla daha rahat baş edebilmemizi beraberinde getirir.
Bal ve Spor
Amatör ya da profesyonel… Bal, tüm sporcuların 1 numaralı destekçisi.
İçerdiği yüksek karbonhidrat miktarıyla spor yapanlar için adeta enerji deposu olan bal, bir yemek kaşığında 64 kalorilik enerji içerir; kaslara yeterli yakıtı sağlar. Dahası,
- Egzersiz öncesi alınan bal, sindirim için en verimli karbonhidrat kaynaklarından biridir.
- Balın, kan şekerine diğer karbonhidrat kaynaklarına nazaran daha ılımlı etkisi olduğu gözlenmiştir.
- Ağır egzersizlerden sonra bal kullanımı, yorgun kasların daha hızlı ve daha fazla kendini toparlamasına yardımcı olur.
Bal ve Güzellik
Asırlardır tecrübe edilmiş, faydaları bilinen, çiçeklerin binbir tat ve kokusunu bizlere sunan tüm bal türleri; günlük bakımına özen gösteren, doğal yaşamı tercih eden herkesin gözdesi! Cilt üzerindeki olumlu etkilerinden dolayı günümüzde pek çok kozmetik ürünün içeriğine girmiş olan bal, aynı zamanda vücut yaralarında, yanıklarda, ağız ve boğaz mukozası üzerindeki rahatlatıcı etkisi nedeniyle de yaşamımızda önemli bir yer tutuyor.
Yapılan çalışmalar, balda bulunan şekerin ağız mikroflorası tarafından laktik aside dönüşmediğini göstermektedir. Bu nedenle şekerli bir gıda olmasına rağmen bal diş çürüklerine yol açmaz, aksine antibakteriyel etkisi sayesinde ağız içi hijyenine yardımcı olur.
 “Güzelliğin doğal iksiri” olarak nitelendirebileceğimiz bal; cilt, el ve saç; ağız ve diş bakımı için oldukça önemli.
Dış görünümünü önemseyen kadınlar da balı unutmamalı: Evde hazırlayabileceğiniz bal katkılı kolay maskelerle cilt, el ve saçlarınıza bakım uygulayarak, genç görünümünüzü uzun süreli koruyabilirsiniz!
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yine bitmek tükenmek bilmeyen yazma isteği. İki cümleyi yan yana getiremeyecek kadar da yorgunluk. Ne büyük çelişki. Neredeyse bir yıldır u...