4 Ağustos 2016 Perşembe

Elma şekeri gibi bir hayatımız olsun isteriz hep. 
Kıpkırmızı cam gibi kaplı, dışarıdan dokunulmaz görünen, parıl parıl, muhteşem olayı isteriz hep.
Ama fark edemiyoruz güçlü kabuğumuzun altındaki içten içe oluşan çürümeyi. Bu çürümeyi yozlaşma, hayata doğru yerden doğru çabayla bakamama, kendi içimize dönememe, kimseye zayıf yönlerimizi göstermemeye çalışmak olarak yorumlayabiliriz belki. Aynı elma şekeri gibi değil mi? Güçlü, sağlam görüntüsünün ardında içinin çürümesi gibi. Nasıl da mutsuz ederdi bizi çocukken, nasıl hayal kırıklığına uğrardık hatırlayın. 
Bizlerde kandırmayalım kendimizi dostlar.
Kendimize kalın, aşılması zor duvarlar örmeyelim. Ne isek onun gibi davranalım. Ben buyum deme cesaretini gösterelim. İyisiyle kötüsüyle hayat bu. Yaşıyoruz. Yaşamaya da devam edeceğiz.
...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yine bitmek tükenmek bilmeyen yazma isteği. İki cümleyi yan yana getiremeyecek kadar da yorgunluk. Ne büyük çelişki. Neredeyse bir yıldır u...